Açık Veri Bankacılığı (Open Banking)

Bir süredir herkesin diline pelesenk olmuş “Büyük Veri” konsepti akıllara çeşitli algoritmaları ve analitik yazılımları getirmektedir. Veriden anlam çıkarmak için bunlar önemli olsa da, çok daha önemlisi bu verilere erişebilmektir. Ticari bir bakış açısıyla konuyu ele aldığımızda, yeni iş modelleri veya ürünler oluşturmamız için bunlar katalizör görevi görmektedir.





Veri yoğunluğu açısından sektörler incelendiğinde hiç şüphesiz ilk 2 sırayı Bankacılık ve Telekom alacaktır. İşte bu noktada da Bankacılık sektöründe bizleri “Open Banking” (Açık Veri Bankacılığı) konsepti karşılamaktadır. Open Banking temelde, bankaların pazara daha farklı ve gelişmiş yetenekler (yeni iş modeli, ürün, servis) sunmak için 2 veya daha fazla sistemi API’ler aracılığıyla konuşturduğu, bir iş modelidir. Bu zamana kadar API’ler yaygın olarak finansal hesaplar özelinde kullanılırken, günümüzde müşteri deneyiminin iyileştirilmesi, yeni gelir alanlarının oluşturulması ve sürdürülebilir yeni iş modellerinin kurulması için kullanılmaktadır.





McKinsey bir raporunda API modellerini 3 ana kategori altında ele almaktadır. Bunlar, girişimcilere, partner / B2B müşterilere ve iç müşterilere yöneliktir. Bankaların sağladığı API’ler ve test ortamındaki veriler sayesinde girişimciler kendi ürün ve servislerini geliştirerek hem banka için hem de kendileri için pazarda genişleme olanağı bulmaktadır. Bir diğer model olan Partner/B2B API’leri sayesinde de bankalar kurumsal müşterilerine çeşitli çözümler sunmayı amaçlamaktadır. Bu alanda da ilk atılımı Nordea geçtiğimiz senenin sonunda yaptı. Nordea’nın portföyünde artık kurumsal müşterileri için anlık finansal raporlama çözümü yer almaktadır ve bunu API'leri aracılığıyla sağlamaktadır. Son olarak, kurum içerisindeki sistemlerin bir birleriyle konuşması için de Internal API’ler kullanılmaktadır. Aslında bunların kurum içerisindeki web servislerden çok da bir farkı bulunmamaktadır.









Forrester’ın bir çalışmasında da API modellerinin 4 ana kategoride ele alındığını görmekteyiz. Bunlar teknik anlamda aynı olmakla birlikte, kullanım alanlarına ve kullanıcılarına göre isimlendirmelerinde farklılık göstermektedir.









Her finansal servis sağlayıcısının kendine ait modeller ortaya koyması normaldir. Ancak, asıl önemli olan bunların merkezi bir şekilde yönetilmesi ve standardizasyonunun net bir şekilde sağlanmasıdır. Temelde API platformları uygulama ve alt yapı kapsamında 5 alanda incelenir (Aşağıdaki örnek bunu temsil etmektedir). Her alanın kendine özgü tasarım ve dokümantasyonu bulunmaktadır. Bunlardan birinin dahi eksik olması sürecin etkin bir şekilde yönetilememesine neden olacaktır.









Bunlar istisnasız her banka için geçerli konulardır. Bu alandaki güçlü bankalar incelendiğinde, ilgili yöneticilerin de bunlara paralel yorumlar yaptığı görülmektedir. Bu süreçteki en büyük engel günümüz taleplerine ayak uyduramayan eski sistemlerdir. Bir taraftan bankalar bununla başa çıkmaya çalışırken bir taraftan da süreci etkin yönetmek için merkezi ekipler kurmaktalar.









Globaldeki örnekleri takip etmek için Innopay‘in (bu ay güncellediği) Open Banking Monitor çalışmasını incelemekte fayda var. Bizzat görüştüğüm bu firma, bir süredir özellikle Hollanda’da dijital dönüşüm üzerine çalışmalar yürütmektedir. Çeşitli kriterlere göre de (ingilizce olan) API portallerini değerlendirmekteler. Burada Türkiye’den de 2 örnek göze çarpmaktadır.









Deloitte’un hazırladığı EMEA Digital Banking Maturity 2018 raporunda Türkiye’nin Dijital Liderler arasında yer aldığını görmek mümkün. Bu aslında Türkiye’deki FinTech ekosisteminin neden globaldeki gibi olgunlaşmadığını da gösteriyor. Türkiye’deki bankalar birçok dijitalleşme sürecini içerde yönetmeye, dışardan bu konuda destek almamaya odaklanmış durumda. Ancak, bu durumun daha ne kadar sürdürülebilir olduğu tartışmaya açıktır. Bunun bir göstergesi olarak, Türkiye’de API portale sahip bankaları, bu bankaların sahip olduğu API sayılarını ve bu API’lerin yetkinliklerini değerlendirmek gerek. Burada dikkat edilecek husus, API sayısının çokluğu bir anlam ifade etmemektedir. Önemli olan yeterli fonksiyonel yetkinliğe sahip ve belirli standartlarda oluşturulmuş API’lerin olmasıdır. Aksi takdirde sadece ATM’lerin yerini gösteren API’leri paylaşmak pek anlamlı olmayacaktır. (Bu noktada Berlin Group’un hazırlamış olduğu standartları gözden geçirmekte fayda var)









Globaldeki bankaların bu alanda aktif olması özellikle avrupadaki düzenleyici kuruluşların bu noktada aksiyon almasına neden oldu. Aşağıdaki tablo bunun açık bir göstergesidir.









Özetle bu alanda ne yapılması gerekiri açıklarsak;





  • Open Banking stratejisinin belirlenmesi
  • Legacy sistemlerin bu yolda engel teşkil etmeyeceğinden emin olunması
  • Merkezi bir ekip kurulması (sadece pazarı araştırmak veya teknik geliştirmeleri yapmakla sınırlı olmamalı bu ekibin sorumluluğu – uçtan uca süreci yönetecek bir yapılanma oluşturulmalı)
  • Düzenleyici kuruluşlara karşı reaktif değil, proaktif yaklaşılması
  • Sektördeki Fintech’lerin size gelmesini beklemeden, sizlerin onlara gitmesi (Burada alınacak ilk aksiyon, pazarlama ekipleriyle görüşülerek ihtiyaçlara yönelik sektördeki Fintech’lerin bulunmasıdır)




Günümüzde nasıl sürekli dijital ekonomiden bahsediyorsak, yavaş yavaş bunun bir alt kırılımına girerek open banking (API) ekonomisini konuşuyor olacağız.





Son olarak küçük bir not bırakmakta da fayda var. Özellikle lokaldeki veriler araştırıldığı dönemi temsil etmektedir. Değerler şu an değişmiş olabilir. Herhangi bir bankaya yönelik eleştiri ve/ya övgüye de yer verilmemektedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TEDAŞ’ın Tarihi ve Günümüzdeki Konumu

Tek ve Çok Zamanlı Tarife Nedir?

Elektrik Üretim Anonim Şirketi