LoRAWAN ile IoT Deneyimi
Lisanssız Frekanslarda Çalışmanın Dayanılmaz Hafifliği
Nesnelerin İnterneti (Internet of Things – IoT ) kavramının Dünya’da roket hızıyla yükselişe geçtiği 2010 dan sonra Dünya’da internete bağlı, otonom karakterde çalışan donanım sayısı her yıl bir kaç milyar adetlerde arttı. IoT kısaltmasının büyüsünün de katkısıyla her yıl hemen her ülkede peşkeşe düzenlenen Nesnelerin İnterneti konferanslarında; IoT’nin endüstrilere olan katkısı, bunun nasıl düzenli gelir artışlarına dönüştürüleceği anlatılıp tartışılmakta. Bu yazımızın konusu, bu minvalde düşündüğümüz zaman, teknik bir konudan çok bir paradigma değişikliğinin gerekliliğidir.
Skysens olarak müşterilerimize ve iş ortaklarımıza her fırsatta anlatmaya çalıştığımız; IoT’nin ihtiyaç duyduğu fikirsel değişikliğe ne kadar hazır olduklarını öncelikli olarak kendilerine sormaları gerektiğidir. IoT, internetin ilk yıllarında olduğu gibi, her ne kadar neredeyse sadece “uzaktan yönetim” kavramında değerlendirilse de; bütün iş modellerini ve iş yapılarını değiştirecek bir dip dalgadır. Yine internetin ilk yıllarında olduğu gibi kullanıcılar bu sistemlerin bilgi işlem müdürlüklerindeki network altyapılarına benzer bir altyapı yönetim stratejisi gerektireceğini henüz fark etmemiş görünmektedirler.
IoT Altyapısı
IoT altyapısı derken, fazla parlatılmış, genel bulut platformlarından devşirme IoT platform yazılımlarını kastetmiyoruz. IoT, doğası itibariyle, çok farklı donanımları, çok farklı fiziksel şartlarda farklı entegrasyonlar ile bir arada yürütülmesi sonucu kendini gösteren bir kavram. Kastımızı daha rahat anlatabilmek adına örnekleyecek olursak, şebeke işletmecilerinde gördüğümüz yanlış algılardan biri, sunduğumuz LoRaWAN protokolü kullanan IoT altyapı hizmetini, en basit şekilde mevcut OSOS altyapısına bir rakip olarak kafalarında konumlamaları.
Bunun neden problem olduğunu anlatmak için internetin ilk yıllarında kullanıcılardaki algıyı hatırlatmak sanırım doğru olur. O dönemde, internete bağlanmanın faks makinesi satın almak ve kullanmak ile karşılaştırılması genel rastlanan bir durumdu. Zira ilk bakışta, internetin görünürde tek yeteneği yazışmaları karşılıklı olarak iletmek olarak algılanmıştı. Ancak ek uygulamalar bu sisteme entegre edilmeye başlandığı zaman, bu altyapıya halihazırda geçmiş olan firmalar rekabette çok öne geçtiler. Bu noktada rekabette geri kalanlar ise bu teknolojinin altyapı niteliğinde olduğunu fark etmeyen ve faks makinesiyle basit bir maliyet karşılaştırması yapıp bu altyapıya geçmenin çok da karlı olmadığını düşünenlerdir.
Bu noktaya kadar, IoT nin aslında bir altyapı olduğu, bu altyapıya klasik bir uzaktan yönetim mantığıyla bakılırsa; gerçek değerinin ve gereken paradigma değişikliğinin ıskalanacağından bahsettik. Peki bu altyapının sunumu, yönetimi ve sahipliği nasıl olmalı? Bu noktada konuyu lisanssız frekanslarda çalışan IoT altyapılarına getirmek gerekir.
GSM Operatörleri
Aslında IoT sistemlerinin %80 den fazlası, çok düşük enerji tüketerek, çok küçük veri paketlerini kablosuz bir şekilde bir yere iletiyor ve alıyorlar. Ve bu sistemlerin birim maliyetleri genellikle oldukça düşük, ancak geniş alanlarda çok adetli olarak kullanılıyorlar. Hal böyle olunca, mevcut GSM şirketleri, kuruluş amaçları olan ses ve mobil data iletimi konusunda uzmanlaşmış; aynı zamanda Teknik ve ticari modellerini de buna göre kurgulamış oldukları için; hiçbir zaman kuruluşların IoT ihtiyaçlarına cevap verecek kadar esnek olamamaktadırlar. Zira bu altyapılar GSM şirketlerine ait olup, genellikle hali hazırda kurulu, yapımı ve işletilmesi oldukça maliyetli baz istasyonu altyapıları üzerinden çalışmaktadırlar.
Bir kuruluşun uygulamalarına özel ihtiyaçlar dolayısıyla ek servisler veya yerinde hizmet gerektiğinde veya paralel çoklu uygulamalar sisteme dahil edilmek istendiğinde buna cevap vermek bu şirketler için oldukça zor olabilmektedir. Bunu neden böyle dediğimizi bir örnekle anlatırsak sanırım daha faydalı olur;
Örneğin, OSOS kurulu bir organize sanayi bölgesi, bölgede çalışan GSM baz istasyonu ile bir sorun yaşadığı zaman; kendi bilgi işlem birimi yerine bölgedeki GSM şirketiyle konuşmak zorunda kalmakta bu da reaksiyon sürelerini ve maliyetleri oldukça arttırmaktadır. Kaldı ki, eğer bağlantı sinyali bölgede zayıfsa, Bilgi İşlem ekibi bu konuda hiçbir şey yapamamaktadır. Bunun yanında her ne kadar günümüzde GSM bağlantı ücretleri çok düşük seviyelerde de olsa; hala bir aylık ücret oluşmakta, uçta çalışan cihazlarda GSM teknolojisinin temel tasarımı dolayısıyla yüksek pil tüketen, büyük ve maliyetli cihazlar olmaktadır. Bu teknolojinin kısıtlarından dolayı, bazı IoT uygulamaları ve fikirleri projelendirilemeden kaybolmaktadır.
LoRaWAN ve IoT
Lisanssız frekansta çalışan LoRaWAN gibi IoT teknolojilerinin getirmiş olduğu özel altyapı mantığı sayesinde; bir proje etrafında kablosuz iletişim ağına da sahip olan işletme, bu ağın alt uygulamalarının her birine aynı zamanda destekleyebilmekte ve bunu kendi datası hiç dışarı çıkmadan, ek maliyetlere katlanmadan, ve kendi ekibi dışında başkasıyla iletişim kurmak zorunda olmadan gerçekleştirebilmektedir.
IoT etrafındaki birçok “heyecanlı kelimenin arkasında; projeleri asıl gerçeğe dönüştüren şeyin, kullanıcı deneyimi ve mutluluğu olduğunu bilen firmalar bu yarışta hep bir adım önde olacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder