Sülün Dumrul, Tarihin Tekerrürü……
Hepimiz
Sülün Osman gerçeğini ve Deli Dumrul hikâyesini
biliriz, Sülün Osman hem zeki aynı zamanda da maddi gücü olmayana zararı olmayan biri, Deli Dumrul ise ölçüsüz, hesapsız, kitapsız ne yaptığını bilmeyen biri, bu iki şahsı, tek kişilikte birleştirirsek
Hani her şeyde inovasyon yapıyoruz ya biz de bu yaşanmış ve hikâyede İnovasyon yapıp zamana uydurmak istedik, bu yazıda bahsi geçen sektörler, işlemler, şirketler ve kişiler tamamen hayal ürünüdür, gerçek hayatla bir ilgisi yoktur.
Sülün Dumrul bakmış köprüler çoğaldı, gelir azaldı, kimse saat kulesindeki saate bakmıyor kolundaki saate veya cebindeki telefonun saatine bakıyor işler kesat, Ülkenin sultanı ile de söylentiye göre otağ komşusu, bari birkaç sancağın kandil ve kandil yağı işlerini alıp nafakamı çıkarayım derken çok şükür işe başlamış.
Ama maşallah ne başlama, Sultan yürü ya kulum dedi, Bir de baktı ki işlerini teftiş eden tek bir Müfettiş,( teftiş eden, tetkik ve tahkik ile kusur ve iyilikleri görüp anlayan ve lüzumlu mercilere bildiren, araştıran) bile yok, fırsat bu fırsat diye hemen işe başladı,
Bu arada kadı efendi Sülün Dumrul’u ihaleye fesat karıştırma, rüşvet alıp verme gibi yüz kızartıcı suçlardan mahkûm etmiş, Sülün Dumrul efendi suçlamaları reddederek dava sonucuna itiraz etmiş ve konuyu Divan-ı Hümanyun’a götürmüştür. Bakalım Kazasker Hazretleri neyler neye karar verir sonucu gelecek nesiller görecektir inşallah.
Elbette ’ki hayat durmuyor hizmetler devam ediyor derken, bizim Sülün Dumrul efendi sokaklarda yanan kandillerin masraflarını Enderûn (İç Hazine)’dan alırken bile, sokak kandillerinde yanan yağdan daha fazlasını kendi Defteri Kebiri’ne kaydederek kasasına daha fazla akçe aktarmanın yolunu bulmuştur.
Ama para tatlı, Sülün Dumrul alıştı ya bırakın kandili olanları kandili görenlere bile Tekâlif-i Sakka (hiçbir zarurete bağlı olmadan tekâlif kaideleri dışına çıkılarak konmuş bulunan vergilerdir. Belli bir kaide ve sistemi olmadığından bu tip vergilerde hak ve adâlete pek riayet aranmaz) salmaya başladı, hatta işi o kadar ileri götürdü ki neredeyse daha kandilin icat edilmediği dönemlere bile vergi salmaya başladı.
Çeşme akıyor iken testiyi doldurmalı mantığı ile bu işin yatırım tarafından da kazanmak yerine sonuna kadar kazıklama yolunu seçmek lazım diyerek yoluna devam ediyormuş.
Belki de bu hekimler tarafından teşhisi konulmamış bir hastalık olsa gerek, doyumsuzluk başladı mı bir kere dur durak bilmez bir daha, hatta o kadar ileri gider ki, günün birinde çalıştırdığı 1000’den fazla zevatın akçelerini bile 13 gün eksik ödediği iddiası ile hakkında dava bile açılır. İnşallah yakın bir zamanda Şevval (Eylül) ayı içerisinde bu davanın sonucunda kadı hazretlerinin kararını da ulusal basında yayınlamak bize nasip olacak.
Ben bu yazıyı yayınlanmak üzere gönderirken bizim mahallenin dülgerinin söylediği söz nedense hep kulağımda çınlıyordu. “Keser döner sap döner, gün olur hesap döner”
coskun.tezel@akillisebekeler.com
Yorumlar
Yorum Gönder